20 Aralık 2017 Çarşamba

Bekar Mutfakları için Sigara Böreği Tarifi

Hemen hemen herkesin sevdiği sigara böreğini annelerimiz çok güzel hazırlarlardı. Şimdi evden uzaktaysanız ve sigara böreği hazırlayan kimse yoksa sigara böreğini kendiniz çok kolay hazırlayabilirsiniz. Hem kendiniz, hemde dostlarınızı çağırarak birlikte ziyafet çekebilirsiniz. Bunun için Sigara Böreği Nasıl Yapılır? videosunu izlemek üzere aşağıdaki linki tıklayınız ve tarife göre pratik şekilde sigara börekleri hazırlayınız.


https://www.youtube.com/watch?v=m2oRW8VUhFk

28 Kasım 2017 Salı

KEŞAN İLÇESİ, MERCAN KÖYÜ KÖPRÜLERİ


EDİRNE KEŞAN İLÇESİ MERCAN KÖYÜ KÖPRÜLERİ:

Edirne'de Osmanlı Taş Köprü Mimarisinin güzel örnekleri vardır. Taş köprüler asırlardır nehirlerin Üzerlerini süsledikleri gibi halen kullanılmaktadırlar. Bu eserlerin ilk başında Uzunköprü ilesine'de adını veren Uzunköprü gelmektedir. Yine Meriç, Tunca ve Gazimihal Köprüleri güzel taş köprü örneklerdendir. Bu yazıda küçük köprülerden olan ve fazla uğrak yerde bulunmayan Edirne İline bağlı Keşan ilçesi, Mercan Köyü’nde  Osmanlı Dönemine ait Boyacı Dere Köprüsü ve Koca Köprü adlı iki adet köprüyü tanıtmak istedim.  

BOYACI DERE KÖPRÜSÜ:



Boyacı Dere Köprüsü; geniş yay kemerli, kemerleri kesme taş diğer kısımlar ise kaba yontu taştan yapılmış tek gözlü bir köprüdür. Eğimi fazla değildir. Taşıyıcı taş duvarlar üzerinde köprü korkulukları bulunmamaktadır.
Günümüzde kullanılmakta olan köprü, küçük ölçekli olup mimari bakımdan önemli bir özellik arz etmese de yapıldığı dönemden günümüze kadar hala ayakta oluşu ve Osmanlı Köprü Mimarisinin örneklerinin yaşatılması bakımından değerlidir.

KOCA KÖPRÜ



Üç büyük gözden oluşur. Kemerli formdaki köprünün ayaklarında  olmak üzere dört adet tahliye kemeri mevcuttur. Memba cephesindeki orta iki ayakta tahliye gözlerinin hemen altından başlayan ve payanda görevi gören üçgen sel yaranlar vardır. Üzerinde korkuluklar yoktur. Köprü döşemesi kalın toprak tabakasıyla kaplanmıştır.

Ümmü Kız Türküsü ve Acıpayam


        Sizlere küçüklüğümden beri Acıpayam çevresinde ilgiyle izlediğim geleneksel düğünlerde mutlaka ve defalarca çalınan, insanın içine sanki yeni yaşanmış gibi derin hüzün bırakan yöresel bir türkü olan Ümmü Kızın Türküsünden bahsetmek istiyorum.

Ümmü Kız Türküsünün Sözleri
       
         Altı beşlikten oluşan türküyü sanatçılar kendi yorumları ile söylemektedirler. Genellikle bağlama ve kabak kemani ile giriş yapılan ve “çaya da düştü tutamadım kolunu” sözleri ile ağıt şeklinde söylenmeye başlayanını duyduğumuz Ümmü Kızın dramatik türküsünü dinleyip etkilenmeyen var mıdır bilmem. Dönemin kadısını bile etkileyen sözler beni de etkiliyor ve ne zaman yaşandığını bilmediğimiz yıllar öncesine yardım etmek için elimizi uzatsak Ümmü Kız ölmesin diye kolunu yakalayabilir miyiz acaba diye düşündürüyor. “Uzakta gitti bilemedim yolunu” ile devam eden sözleri ile çayda bizde çaresizlik içinde kayboluyoruz. “Kadirde Mevla’m kısmet etmiş ölümü” sözleri ile artık dramı iyice hissediyoruz. 

              Dramatik türkünün hikayesi neydi peki? Öyle ya Ümmü Kız çaya gelinliği ile neden düşmüş? Neden kurtarılamamış? Neden ölmüş? Hangi çayda olmuş? Hikayesini okuyunca hüzünlenmemek mümkün değil. Sevenlerin kavuşamamasının acısı sadece yaşandığı dönemde değil, nesiller sonra bile silinmiyor. 

           İlk akla gelen sorulardan bir tanesi Ümmü Kızın nerede yaşadığı ve nerede çaya düştüğü oluyor. Her ne kadar Ümmü Kızın Hikayesini bir çok yer sahiplense de yukarıda bulunan türkü sözlerinin son beşliğinde geçen

                                                      Yazır da derler köyümüzün adına
İçen de bilir gayfamızın dadına 
      Kimler gomuş Ümmüm senin adına
   Akmayası çaylar nerelere goydun,
      Ümmümü, suna boylumu yârimi…”


sözleri ile hikayenin Acıpayam'a bağlı Yazır Köyünde geçtiği zaten  anlaşılıyor. Son beşliği okuyunca üzerinde tartışılacak çok bir durum göremedim. Yazır Dalaman Çayına ve halen kullanılan en yakın köprüye yaklaşık 15 km uzaklıkta olması da bu durumu destekler mahiyettedir. Acıpayam'dan geçmekte olan Dalaman Çayının Acıpayam içinde en dar yeri 20 m, en geniş yeri 200 m'dir.  ve güçlü bir akıntıya sahiptir.Acıpayam yöresinde kızlara Ümmü ismi çok yaygın olarak verilir. Ümmü kızın dramatik hikayesi buna etken olmuş olması kuvvetle muhtemeldir. 

Dalaman Çayının Acıpayam içinde kalan kesiminin köprü üzerinden çekilmiş fotoğrafı



              
        Ümmü Kızın derlediğim ve türküyü değerlendirmeme göre hikayesi: Ümmü Kız Acıpayam'a bağlı Yazır Köyünde dünyaya gelir, büyür ve güzel bir kız olur. Çok talibi çıkar. Talipleri arasında aynı köyde yaşayan Ahmet adında gençte vardır. Okuduğum hikayelerde Ümmü Kız ile Ahmet'in karşılıklı olarak birbirlerini sevdikleri yazılmış ise de ben okuduğum şiirde ve dinlediğim türküde Ümmü Kızın da aşık olduğundan emin olamadım. Kimileri Ümmü Kızın Çaya aşkı yüzünden kendini attığını söylese de bu konuda da bir bilgi yoktur.  Ancak Ahmet adındaki gencin Ümmü Kızı gerçekten çok sevdiğinden kuşku yok. 

               Ahmet, aşık olduğu Ümmü ile evlenmek için büyükleri araya koyar. Ümmü Kızı babasından istetir. Ümmü Kızın babası, anlatılana göre Ahmet'in varlıklı olmaması nedeniyle evliliğe razı olmaz. Ahmet çok uğraşır ama ne yaptı, ne ettiyse de kızın babasını ikna edemez. Ümmü Kız Yazır dışından varlıklı bir ailenin oğluna verilir. Düğün yapılır. Geleneksel düğünlerde adet olduğu üzere gelin almaya gelinir. Gelin ata bindirilir ve yola çıkılır. Dalaman Çayı üzerinde bulunan köprüye gelinir. Köprüden geçerken neden olduğunu bilemediğimiz bir nedenle at kontrolden çıkar ve atın üzerindeki Ümmü Kız gelinliği ile Dalaman Çayının deli dolu sularına düşer. Ümmünün suya düşmesinden sonra yaşananlar türküde anlatıldığı şekli ile; davulcu tepkisiz şekilde dolaşır, kardeşleri sadece bağırır çağırır, annesine kara haber ulaştırılır ama kimse çaya atlayamaz. Orada olanlardan sadece Ahmet deli dolu akan çaya tereddüt etmeden atlar. Çayın deli dolu akan suları arasında ne kadar uğraştıysa da Ümmü Kızı kurtaramaz. Ümmü Kız gelinliği ile Dalaman Çayının sularında sürüklenerek kaybolur.

            Ümmü Kızın babası, kızını Ahmet'in suya ittiğini söyleyerek şikayetçi olur. Mahkeme kurulur. Mustantık'tan ifadeler istenir. (Mustantık o devirde ilk ifadelerin alınarak mahkeme açılıp açılmamasına karar veren hakim olarak geçmektedir. Yani günümüzde savcılık makamı denebilir sanırım.) Şahitler dinlenir. Mahkeme neticesinde Ahmet'e idama cezası verilir. Ahmet idam cezasından değilde Ümmü Kıza olan aşkı ve ölümünden duyduğu ıstırap ile duygularını türkü olarak söylemeye başladığı rivayet edilir. Günümüze kadar gelen bu ağıt türküyü o zaman kadıda duyar ve bu kadar büyük bir aşkla seven bir kişi sevdiği kızı öldüremez der ve Ahmet'in idam cezasını kaldırır, serbest bırakır. 

              Başlarken belirttiğim gibi türkü o kadar etkileyicidir ki, o dönemde kadıyı infaz edilmek üzere olan idam cezasını bile kaldıracak kadar etkilemiştir.  

                Bu güzel türküyü pek çok sanatçı kendine özgü yorumuyla söylemiştir. Dinlemenizi tavsiye ederim.

28 Mayıs 2016 Cumartesi

İstanbul' un Fethi Edirne' den başladı.

İstanbul' un Fethi Edirne' den Başladı


           İstanbul'dan önceki Osmanlı Başkenti olan Edirne, İstanbul' un fethinin planlandığı ve fetih hazırlıklarının yapıldığı şehirdir. İstanbul'un fethi anlatılırken Edirne'de yapılan hazırlıklar göz ardı edilmemelidir.

Yazının güncellenmesi devam etmektedir...


Ayşekadın semtine, Ayşekadın Camisine Adını veren Ayşekadın kimdir?

Edirne'nin Ayşekadın semtine, Ayşekadın Camisine Adını veren Ayşekadın kimdir? 


         Edirne'nin Ayşekadın Semtine ve güzel tarihi camilerinden birisi olan Ayşekadın Camisine adını veren Ayşekadın, Osmanlı Devletinin Ankara Savaşından sonra girdiği Fetret Devrini bitiren ve toparlanarak tekrar eski gücüne kavuşmasını sağlayan, Osmanlı Devletinin 2. kurucusu diye de anılan 5. Osmanlı Padişahı 1. Mehmet Hanın (Çelebi Mehmet Han) kızıdır. Edirne' yi imar eden II. Murat Hanın kız kardeşidir.

              Bursa' da Yeşil Türbe' de ebedi istirahatgahına devam etmektedir.




              
        


24 Mayıs 2016 Salı

II. Beyazıt Külliyesi (Darüşşifa) Bahçesinde Ağaç ve Sarmaşığa Dönüşen Aşıkların Ahmet Kutsi Tecer'in Şiirinden Hikayeleri


Edirne II. Beyazıt Külliyesi Sağlık Müzesi Bahçesinde 

Ağaç ve Sarmaşığa Dönüşen Aşıklar


          Kayın biraderlerim Tarihi Şehir Edirne'ye gezmeye gelmişlerdi. Kendilerini, eşim ve küçük oğlumla birlikte gezdirdik. Gezimiz esnasında II. Beyazıt Külliyesi Sağlık Müzesine de (Darüşşifa) gittik. Müze geçen yıl büyük bir restorasyon görmüştü. Bende restorasyondan sonra ilk defa geliyordum. Bu mekanı daha önce defalarca gezmeme rağmen, bahçesinde daha önce görmediğim bir tabela dikkatimi çekti. Tabelaya baktığımda Ahmet Kutsi Tecer' in 1957 yılında yazdığı "Sarmaşıkla  Ağaç" şiirinin yazılı olduğunu gördüm.





Darüşşifa Bahçesindeki Panonun Fotoğrafıdır.
      Ahmet Kutsi Tecer şiirinde Darüşşifa'da kalan birbirine aşık hasta kız ile hasta oğlanın aşkını anlatıyordu. Şiirde özetle, her sabah Darüşşifa'nın avlusunda buluşan hasta iki aşığın, sıhhatleri düzeldikten sonra bir anda hayatlarının tadının kaybolduğu, son bir kez yan yana geldiklerinde ayrılmamaya and içtikleri, herkesi kandırıp yeniden Darüşşifa'ya girdileri, en sonunda Hızır' ın onlara acıdığı, yaptığı bir iksiri Başhekim ve Nazır uyuduğu zaman ikisinin ilacına kattığı, iki aşığın iksiri içtiklerinde dünyalarının değiştiği ve Darüşşifa'nın ıssız bahçesinde kızın bir ağaç, oğlanın sarmaşık olduğu belirtiliyordu.



         










Ağaçla Sarmaşık
Bu şiiri okurken duygulanmıştım. Başımı kaldırdığımda karşımda şiirde bahsi geçen ağaç ile ağaca sarılmış sarmaşığı gördüm, şaşırdım. Yeşil bahçenin bir köşesinde güllerin arkasında duvar dibinde öylece duruyorlardı.

             Darüşşifa kim bilir kimlere ev sahipliği yaptı? Kim bilir burada birbirinden ilginç, duygusal ne hayatlar yaşandı? Şiiri okuduktan sonra sadece tıbbi gelişmelerin değil, tıbbi müdahaleler ile kimlerin hayatında ne gibi değişiklikler olduğunun da önemli olduğunu hissettim. Şimdilerde hastanelerde yaşanan mutluluklar, hüzünler, umutlar, umutsuzluklar bu hastanenin açık olduğu dönemde burada da yaşanmıştı. Bu mekan gerçekten içinde bir tarih barındırıyor...

20 Mayıs 2016 Cuma

Edirne Festivalleri ve Tarihleri

Edirne Festivalleri ve Tarihleri


KAKAVA - HIDRELLEZ FESTİVALİ - 05-06 Mayıs

BANDO VE CİGER FESTİVALİ - Mayıs Ayı içerisinde 
           (Edirne Belediye Başkanlığı Sitesinden tarihi duyurulmaktadır.)

KLARNET FESTİVALİ - Tarihi Edirne Belediye Başkanlığı Sitesinden duyurulmaktadır.

TARİHİ KIRKPINAR YAĞLI GÜREŞLERİ - Tarihi Edirne Belediye Başkanlığı Sitesinden                                                                                                          duyurulmaktadır.