Sizlere küçüklüğümden beri Acıpayam çevresinde ilgiyle izlediğim geleneksel düğünlerde mutlaka ve defalarca çalınan, insanın içine sanki yeni yaşanmış gibi derin hüzün bırakan yöresel bir türkü olan Ümmü Kızın Türküsünden bahsetmek istiyorum.
 |
Ümmü Kız Türküsünün Sözleri |
Altı beşlikten oluşan türküyü sanatçılar kendi yorumları ile söylemektedirler. Genellikle bağlama ve kabak kemani ile giriş yapılan ve “çaya da düştü tutamadım kolunu” sözleri ile ağıt şeklinde söylenmeye başlayanını duyduğumuz Ümmü Kızın dramatik türküsünü dinleyip etkilenmeyen var mıdır bilmem. Dönemin kadısını bile etkileyen sözler beni de etkiliyor ve ne zaman yaşandığını bilmediğimiz yıllar öncesine yardım etmek için elimizi uzatsak Ümmü Kız ölmesin diye kolunu yakalayabilir miyiz acaba diye düşündürüyor. “Uzakta gitti bilemedim yolunu” ile devam eden sözleri ile çayda bizde çaresizlik içinde kayboluyoruz. “Kadirde Mevla’m kısmet etmiş ölümü” sözleri ile artık dramı iyice hissediyoruz.
Dramatik türkünün hikayesi neydi peki? Öyle ya Ümmü Kız çaya gelinliği ile neden düşmüş? Neden kurtarılamamış? Neden ölmüş? Hangi çayda olmuş? Hikayesini okuyunca hüzünlenmemek mümkün değil. Sevenlerin kavuşamamasının acısı sadece yaşandığı dönemde değil, nesiller sonra bile silinmiyor.
İlk akla gelen sorulardan bir tanesi Ümmü Kızın nerede yaşadığı ve nerede çaya düştüğü oluyor. Her ne kadar Ümmü Kızın Hikayesini bir çok yer sahiplense de yukarıda bulunan türkü sözlerinin son beşliğinde geçen
“Yazır da derler köyümüzün adına
İçen de bilir gayfamızın dadına
Kimler gomuş Ümmüm senin adına
Akmayası çaylar nerelere goydun,
Ümmümü, suna boylumu yârimi…”
sözleri ile hikayenin Acıpayam'a bağlı Yazır Köyünde geçtiği zaten anlaşılıyor. Son beşliği okuyunca üzerinde tartışılacak çok bir durum göremedim. Yazır Dalaman Çayına ve halen kullanılan en yakın köprüye yaklaşık 15 km uzaklıkta olması da bu durumu destekler mahiyettedir. Acıpayam'dan geçmekte olan Dalaman Çayının Acıpayam içinde en dar yeri 20 m, en geniş yeri 200 m'dir. ve güçlü bir akıntıya sahiptir.Acıpayam yöresinde kızlara Ümmü ismi çok yaygın olarak verilir. Ümmü kızın dramatik hikayesi buna etken olmuş olması kuvvetle muhtemeldir.
 |
Dalaman Çayının Acıpayam içinde kalan kesiminin köprü üzerinden çekilmiş fotoğrafı |
Ümmü Kızın derlediğim ve türküyü değerlendirmeme göre hikayesi: Ümmü Kız Acıpayam'a bağlı Yazır Köyünde dünyaya gelir, büyür ve güzel bir kız olur. Çok talibi çıkar. Talipleri arasında aynı köyde yaşayan Ahmet adında gençte vardır. Okuduğum hikayelerde Ümmü Kız ile Ahmet'in karşılıklı olarak birbirlerini sevdikleri yazılmış ise de ben okuduğum şiirde ve dinlediğim türküde Ümmü Kızın da aşık olduğundan emin olamadım. Kimileri Ümmü Kızın Çaya aşkı yüzünden kendini attığını söylese de bu konuda da bir bilgi yoktur. Ancak Ahmet adındaki gencin Ümmü Kızı gerçekten çok sevdiğinden kuşku yok.
Ahmet, aşık olduğu Ümmü ile evlenmek için büyükleri araya koyar. Ümmü Kızı babasından istetir. Ümmü Kızın babası, anlatılana göre Ahmet'in varlıklı olmaması nedeniyle evliliğe razı olmaz. Ahmet çok uğraşır ama ne yaptı, ne ettiyse de kızın babasını ikna edemez. Ümmü Kız Yazır dışından varlıklı bir ailenin oğluna verilir. Düğün yapılır. Geleneksel düğünlerde adet olduğu üzere gelin almaya gelinir. Gelin ata bindirilir ve yola çıkılır. Dalaman Çayı üzerinde bulunan köprüye gelinir. Köprüden geçerken neden olduğunu bilemediğimiz bir nedenle at kontrolden çıkar ve atın üzerindeki Ümmü Kız gelinliği ile Dalaman Çayının deli dolu sularına düşer. Ümmünün suya düşmesinden sonra yaşananlar türküde anlatıldığı şekli ile; davulcu tepkisiz şekilde dolaşır, kardeşleri sadece bağırır çağırır, annesine kara haber ulaştırılır ama kimse çaya atlayamaz. Orada olanlardan sadece Ahmet deli dolu akan çaya tereddüt etmeden atlar. Çayın deli dolu akan suları arasında ne kadar uğraştıysa da Ümmü Kızı kurtaramaz. Ümmü Kız gelinliği ile Dalaman Çayının sularında sürüklenerek kaybolur.
Ümmü Kızın babası, kızını Ahmet'in suya ittiğini söyleyerek şikayetçi olur. Mahkeme kurulur. Mustantık'tan ifadeler istenir. (Mustantık o devirde ilk ifadelerin alınarak mahkeme açılıp açılmamasına karar veren hakim olarak geçmektedir. Yani günümüzde savcılık makamı denebilir sanırım.) Şahitler dinlenir. Mahkeme neticesinde Ahmet'e idama cezası verilir. Ahmet idam cezasından değilde Ümmü Kıza olan aşkı ve ölümünden duyduğu ıstırap ile duygularını türkü olarak söylemeye başladığı rivayet edilir. Günümüze kadar gelen bu ağıt türküyü o zaman kadıda duyar ve bu kadar büyük bir aşkla seven bir kişi sevdiği kızı öldüremez der ve Ahmet'in idam cezasını kaldırır, serbest bırakır.
Başlarken belirttiğim gibi türkü o kadar etkileyicidir ki, o dönemde kadıyı infaz edilmek üzere olan idam cezasını bile kaldıracak kadar etkilemiştir.
Bu güzel türküyü pek çok sanatçı kendine özgü yorumuyla söylemiştir. Dinlemenizi tavsiye ederim.